* Bu metin Daniel J. Solove ‘un 2011′de yayımlanan kitabı  Nothing to Hide: The False Tradeoff Between Privacy and Security’den alınmıştır. Çeviri: aynacini.com

Hükümetler kişisel verileri toplayıp bunları analiz ettiğinde bir çok insan endişelenmediğini söyler: “Saklayacak bir şeyim yok. Yalnızca yanlış bir şeyler yapıyorsan endişelenmelisin ve yaptığın yanlışı saklı tutmayı haketmezsin.” Saklayacak bir şey yok argümanı, gizlilik tartışmalarının her yanına yayılmıştır. Veri gizliliği uzmanı Bruce Schneier, bu argümanın “gizlilik yandaşlarına en sık verilen ortak cevap” olduğunu belirtiyor. Geoffrey Stone ise bunun “en sık tekrarlanan nakarat” olduğu görüşünde. Bu tartışmada saklayacak bir şey olmadığı argümanı gizliliğe olan ilgiyi en aza indirgeyerek tartışmayı zaferi daha önceden belirlenmiş bir şekilde güvenlik kaygılarına ve güvenlik politikalarına kaydırır. Saklayacak bir şey yok argümanı her yerdedir. Örneğin, İngiltere’de hükümet şehirlerde kamusal alanlara kamu görevlilerinin kapalı kapılar ardında insanları izlemesini sağlayan milyonlarca kamera yerleştirmiştir. Bu projenin sloganı olarak ise: “Saklayacak bir şeyiniz yoksa, korkmanız anlamsız”dır.

Saklayacak bir şey yok argümanının türevleri sıklıkla bloglarda, editör yazılarında, haber programı röportajlarında ve diğer ortamlarda dile getirilir. Amerika’daki bir blog yazarı, ulusal güvenlik sebepleriyle insanların kayda alınmasına dair şöyle yazıyor: “Benim hakkımda bilgi edinmeleri umrumda değil, saklayacak hiç bir şeyim yok! Bu yüzden [hükümetin] benim telefon konuşmalarımı takip ederek teröristleri bulma çabalarını destekliyorum!”

Bu argüman yalnızca yakın geçmişe ait de değil. Henry James 1888 yılında yazdığı bir romandaki karaktere şunu düşündürtür: “Eğer insanlar kötü şeyler yapıyorlarsa kendilerinden utanmalı ve kendilerine acımalıdırlar. Eğer yaptıkları şey kötü değilse başka insanların bunu bilmesini kötü karşılamaya ihtiyaçları yoktur.” Televizyondaki röportajlarda, tartışmalarda ve bunun gibi yerlerde konuşulan “saklayacak bir şeyim yok” argümanını takip ettim ve bu konuyu araştırmaya karar verdim. Blogumun okuyucularına konuyu sorduğumda saklayacak bir şey yok argümanına güzel cevaplar aldım. Bu yorumlardan bir kısmı şöyle:

  • Benim cevabım “Öyleyse evinde perde var mı?” veya “Geçtiğimiz yıla ait kredi kartı faturalarını görebilir miyim?”
  • “Saklayacak bir şey yok” argümanına benim cevabım ise basit “Kendi bulunduğum durumu meşrulaştırmak zorunda değilim. Ancak sen zorundasın. Şimdi git ve yetki belgenle geri gel”
  • Saklayacak hiç bir şeyim yok. Bunun yanı sıra sana göstermekten mutlu olacağım her hangi bir şeyim de yok.
  • Saklayacak bir şeyiniz yoksa bir hayatınız da yok.
  • Bana kendininkini göster ben de sana benimkini göstereyim.
  • Bu saklayacak bir şeyi olmamakla ilgili değil, bu benimle alakalı şeylerin başkasının işi olmadığıyla ilgili.

Aslında saklayacak bir şey yok argümanını görmezden gelmek oldukça kolay gözüküyor. Herkes neredeyse başkalarından saklayacak bir şeylere sahip. Aleksandr Solzhenitsyn’in dediği gibi: “Herkes bir şeyden dolayı suçludur veya bir şeyi gizlemek ister. Başkalarının bulmak için oldukça zorlanması gereken bir şeyi.” Aynı şekilde Friedrich Dürrenmatt’ın emekli bir grup avukatın masum bir adamı duruşmaya çıkararak onunla oyun oynadığı novellasında, adam suçunun ne olabileceğini düşünür. Savcı “Buna hep birlikte karar vereceğiz” der: “Bir suç her zaman bulunur.” En açık insanın dahi saklamak isteyeceği bir şeyler bulunur.

Bloguma yorum yazan okuyucularımdan birinin söylediği gibi: “Saklayacak hiç bir şeyin yoksa, bu benim seni çıplakken fotoğraflayabileceğim anlamına da gelmiyor mu? Ve bu fotoğrafın tüm haklarına sahip olacağım, yani komşularına gösterebilirim.” Kanadalı gizlilik uzmanı David Flaherty benzer bir fikri tartışırken şöyle diyor: “Batı dünyasında kişisel gizliliğe çok az değer veren ya da hiç önemsemeyen kimse yoktur; insanlar özel hayatlarına dair gelen sorulara çok yakın arkadaşlarından gelse dahi bir kaç dakikadan fazla cevap vermek istemezler.”

Bununla birlikte saklayacak bir şey yok argümanına yöneltilen bu cevaplar onun çok da etkili olmayan uç noktalarına ilişkin. O kadar da abartılı olmayan diğer versiyonunda, saklayacak bir şey yok argümanı tüm kişisel verilere değil yalnızca hükümetlerin toplamaya meyilli oldukları bilgilere odaklanıyor. Saklayacak bir şey yok argümanına insanların çıplak bedenlerini ifşa etmekle veya çok derin sırlarını ortaya çıkarmakla cevap yapıştırmak ancak hükümetler bu bilgileri toplamayı istediğinde konuyla alakalı olabilir. Bir çok örnekte kimse bu bilgileri göremiyor ve bilgiler kamuya açıklanmıyor. Bununla birlikte tartışmalarda gizlilik en düşük ölçüde konuşulurken terörizmi engellemek gibi güvenlik kaygıları çok daha önemli ölçülerde karşımıza çıkıyor. Bu çok da aşırı olmayan ‘saklayacak bir şey yok’ argümanı formu aşılması oldukça güç olan.

Bununla birlikte bu yargı, gizlilik ve onun değerine ilişkin hatalı varsayımlardan kaynaklanıyor. Saklayacak hiç bir şey yok argümanını tartışmak için öncelikle bu argümanın taraftarlarının gizliliği nasıl anladığına bakmalıyız. Neredeyse gizliliği içeren her kanun veya politika kendi başına gizliliğin ne olduğuna dair farklı bir tanım içeriyor. Gizliliği anlama girişimleri onun esasında çekirdek özelliklerinin ve “gizlilik” adı altında sınıflandırdığımız çeşitli şeylerle ortak paydalarının ne olduğu sorusuyla başlıyor. Bununla birlikte, gizlilik, tek bir öze indirgemek için oldukça karışık bir konu. Birbiriyle paylaştıkları unsurları olmamasına rağmen bir diğerine dayanan farklı şeylerin çoğulculuğu olarak söylenebilir. Örneğin gizlilik en derin sırlarınızın ifşaatıyla ihlal edilebilir. Ortada hiç bir sır olmasa bile sizi izleyen röntgenci Tom da bu gizliliği ihlal edebilir.

Asıl zarar verici olan şey ise sırlarınızın ifşaatıyla, gizli tuttuğunuz bilgilerin başkalarına yayılmasıdır. Tom sizi röntgenlerken zarar verici olan şey izleniyor olmanızdır. Muhtemelen röntgencinin saklı veya hassas bilgilerinizi başkalarına aktarmasını umursamaktan çok, izleniyor olma durumunu ürkütücü bulursunuz. Kişisel bilgilerinizin kullanılarak yolsuzluk ya da size şantaj yapılması gibi gizliliğin çiğnendiği bir çok farklı tür bulunur. Ayrıca gizliliğiniz hükümet sizin hakkınızda dosya tuttuğunda veya sizi fişlediğinde de ihlal edilmiş olur.

Diğer bir deyişle, gizlilik, tek bir fikre indirgemenin imkansız olduğu kadar çok şeyi içinde barındırır. Bizim de buna ihtiyacımız yok zaten.

Bir çok örnekte de görülebileceği gibi gizlilik konusu çıkarlarla çatışmaya düşmekten kurtulup asla dengeye gelmez çünkü mahkemeler, kanun yapıcılar ve diğerleri gizliliğin çıkarlarla ilişkili olduğunun farkına varmakta yanılırlar. İnsanlar bazı problemleri kabul etmezler çünkü bu problemler herkese uyan tek bir gizlilik tanımına, kalıbına sığmaz. Bir şey hakkında “gizlilik” problemi tanısı koymamıza rağmen o şey hala bir problemdir ve problemler görmezden gelinmemelidir.

Bizi gizliliğimizi koruma arzusuna iten farklı problemlerin hepsine özellikle dikkat etmeliyiz. Kişisel verilerin kullanılması ve derlenmesi nedeniyle oluşan sorunları açıklamak için bir çok yorumcu George Orwell’ın 1984′ündeki metaforu kullanıyor. Orwell yurttaşları baskıcı bir şekilde izleyen ve sert bir disiplinle idare eden Büyük Birader isimli bir hükümetin denetimindeki totaliter ve sinir bozucu bir toplumu tarif etmişti. Gözetlemenin zararlarına (sosyal baskı gibi) odaklanan Orwell metaforu yurttaşlarını izleyen hükümetleri açıklamak için kullanışlı olabilir. Ancak bilgisayar hafızalarına toplanan yaş, doğum tarihi, cinsiyet, adres veya evlilik durumu gibi bilgiler özellikle duygusal şeyler değildir. Bir çok insan kaldığı oteli, sahip olduğu arabayı veya içtiği içki türünü saklamayı umursamaz. Sıklıkla, ancak her zaman değil, insanlar başkaları bu bilgilere ulaşırsa utanmaz veya çekinmezler.

Başka bir metafor sorunu görselleştirmekte daha iyi olabilir: Franz Kafka’nın Dava’sı. Kafka’nın romanı tutuklanan ancak neden tutuklandığı kendisine söylenmeyen bir adamın etrafında geçiyor. Adam umutsuzca tutuklanmasına neden olan şeyi aramaya çalışıyor. Kendisini soruşturan ve kendisi hakkında bir dosyaya sahip gizemli bir mahkeme sistemini bulabiliyor, bunun dışında daha fazla bilgiye ulaşamıyor. Dava insanların bilgilerini onlar hakkında karar vermek için kullanan ancak bilgilerin nasıl kullanılacağına erişime izin vermeyen esrarengiz bir bürokrasiyi betimliyor.

Kafkaesk metafor tarafından görselleştirilen sorunlar gözetlemenin yol açtığı sorunlardan farklı bir çeşit. Çoğunlukla yasaklarla sonuçlanmıyor. Bilginin toplanmasından çok bilgi süreçlerinin sorunlarıyla alakalı – bilginin depolanması, kullanılması ve değerlendirilmesi – Modern devlette kurumlar ve insanlar arasındaki güç ilişkilerini etkiliyor. Yalnızca insanları umutsuzluk ve güçsüzlüğe iterek kişisel sorunlara yol açmıyor aynı zamanda insanlarla kurumlar arasındaki ilişkileri, insanların kendi hayatları hakkında verdikleri önemli kararları etkileyerek ilişki biçimini değiştirerek sosyal yapıyı etkiliyor.

Yasalar ve politikalar sorunun Orwelyan kısmıyla -gözetlenme ile- ilgileniyor Kafkaesk kısmına -bilgi süreçleri- layıkıyla değinmiyorlar. Sıkıntı ise yorumcuların problemlerin gözetlemeye dayalı bilgi depolanmasından kaynaklandığını varsaymaları. Yorumcular sıklıkla saklayacak bir şey yok argümanını anlama girişimlerini insanların saklanmak istemelerine değinerek gerçekleştiriyorlar. Ancak saklayacak bir şey yok argümanı ile alakalı sorun gizliliğin kötü şeyleri saklama ile alakalı olduğu varsayımı. Bu varsayımı kabul ederek asıl meseleden uzaklaşarak insanların muhtemelen saklamak isteyecekleri bilgiler hakkında verimsiz bir tartışmaya yelken açmış oluruz.  Bilgisayar güvenliği uzmanı Schneier’in haklı tespitinde dediği gibi, saklayacak bir şey yok argümanı “hatalı şeyleri saklamanın gizlilik olduğu” algısından kaynaklanır. Gözetleme, örneğin, ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü veya demokrasi için elzem olan diğer özgürlüklerin kısıtlanmasına neden olabilir.

Saklayacak bir şey yok argümanı ile alakalı daha derindeki sorun ise gizliliğin sır tutmanın bir formu olarak gözükmesidir. Karşıt bir şekilde gizliliği ilişkili konuların çoğunluğu olarak anlamak, kötü şeylerin ifşaatının hükümetin güvenlik önemlemlerinin yol açabileceği bir çok sorundan yalnızca biri olduğunu gösterir.

Edebi metaforlarla alakalı tartışmaya dönecek olursak sorun sadece Orwelyan değil Kafkaesktir. Hükümetlerin bilgi toplama programları insanların saklamak istemeseler bile bilgilerini açığa çıkarması açısından problemlidir. Dava’daki sorun, davranışların yasaklanması değil mahkeme sisteminin kişisel verileri kullanarak ve bunlar hakkında bilgi vermeyi veya sürece katılmayı engelleyen tavrıyla kahramanda yarattığı bunaltıcı güçsüzlük halidir.

Buradaki kötülük bürokratik olanlar -ilgisizlik, hata, suistimal, hüsran, şeffaflık ve hesap verilebilirliğin yokluğu. Bir başka kötülük, örneğin, benim kümelenme olarak adlandırdığım, tehlikesiz gözüken bilginin küçük parçalarının birleşmesi. Bu bilgiler bir araya getirildiğinde çok daha fazla şey söylemeye başlıyor. Korumak için çaba sarfetmeyebileceğimiz bilgi kırıntılarını birleştirmesiyle hükümetler hakkımızda gerçekte saklamak isteyeceğimiz bilgilere erişebilirler. Örneğin kanser hakkında bir kitap aldığınızı düşünün. Bu satın alma kendi başına kanser hastalığına ilişkin bir ilginin göstergesi olması anlamında yeterince belirtici değil. Bir peruk satın almanın da kendi başına yalnızca bir kaç sebebi olabilir. Fakat bu iki bilgi parçası birleştiğinde sizin kanser olduğunuz ve kemoterapi tedavisi gördüğünüz çıkarsaması yapılabilir. Gerçeğin ortaya çıkmasını çok da umursamayabilirdiniz şüphesiz yine de başka bir seçeneğinizin olmasını da isterdiniz. Hükümetlerin kişisel verileri toplamasıyla alakalı bir başka potansiyel soruna ise dışlama diyorum. Dışlama, özellikle insanlar kendileri hakkında toplanan verilerin nasıl kullanıldığı bilgisine erişmek istediğinde veya bilgilerdeki hataları düzeltmelerinin engellendiği zamanlarda ortaya çıkar. Kişisel bilgilerden oluşan devasa hafıza merkezleri olan bir çok hükümet ulusal güvenlik politikaları nedeniyle kişilerin bu bilgilere erişmesine izin vermiyor. Doğrusunu söylemek gerekirse ulusal güvenliği içerdiği için bu tarz programların varlığı da gizli tutuluyor.

Kişilerin bilmesini ve dahil edilmesini engelleyen bu tarz bir bilgi işleme süreci, ikili işlem sorununun bir türü. Bu, insanların devlet kurumları tarafından yönlendirildiği ve insanlar ile hükümetler arasında dengesiz bir güç ilişkisi yaratan yapısal bir sorun. Peki, yurttaşlar üzerinde kamu yetkililerinin belirgin gücünün boyutu ne olmalıdır? Bu tartışma insanların saklamak istedikleri bilgilerle alakalı değil ancak devletin yapısı ve gücüyle alakalı; ikincil veriyi içeren bir başka ilişkili sorun daha. Verinin ikincil kullanımı öznenin rızası olmaksızın elde edilen bilginin ilgisiz bir amaca özgülenmesi ve ondan faydalanılmasıdır.  Kişisel veri ne kadar süre depolanacak? Bilgiler nasıl kullanılacak? Gelecekteki kullanımı ne olacak?
s

Kişisel bilgilerin herhangi bir parçasının potansiyel kullanımı bile devasa boyutlardadır. Bilginin kullanımı hakkında hesap verilebilirliğin veya herhangi bir limitin olmayışı insanların hükümet kontrolündeki verilerin yaratabileceği tehlikeleri takdir etmesini zorlaştırır. Ta ki hükümetlerin topladıkları ve kullandıkları kişisel bilgileri deforme etmesi sorunu ortaya çıkana kadar. Kişisel veriler insanların kişilikleri ve aktivitelerini büyük oranda ortaya çıkarmasına rağmen, çoğunlukla bir kişiyi tümüyle aksettirmede başarısız kalır. Deforme edilmiş bir resim çizer, özellikle kayıtlar indirgemeci bir yaklaşımla bilgilerdeki detaylar çıkartılarak standart bir formata oturtulduğunda. Mesela kamu görevlilerinin bir kişinin uyarıcı bir madde olan metamfetamini nasıl üreteceğine dair bir dolu kitap aldığını öğrendiğini varsayalım. Bu bilgi kamu görevlilerinin kitapları satın alan kişiye uyuşturucu laboratuvarı kuracağı şüphesiyle yaklaşmasına neden olur. Asıl hikayenin kaçırılan büyük kısmı ise şudur: Kişi metamfetamin yapan bir karakteri olan bir roman yazmaktadır. Kitapları aldığı zaman, bu satın almanın kamu görevlilerinin neyden şüphelenmesine neden olduğunu aldırmamıştır ve hakkındaki kayıtlar bu satın almanın nedenini açığa çıkarmamıştır. Bu kişi kamu görevlilerinin tüm eylem ve satın alma işlemlerini tahkik etmesinden endişe duymalı mıdır? Ya da şüpheli kişiler listesine ekleneceği endişesini taşımalı mıdır? Yaptığı hiç bir yanlış şey olmamasına rağmen, bu kişi kendisi hakkındaki kayıtları olası yanlışlıklara yol açmaması için kamu görevlilerinin elinden almak isteyebilir. Kişi kendisi hakkındaki her şeyin kamu görevlileri tarafından suçlu aktivite olarak değerlendirilmesi endişesini yaşamak istemiyor olabilir. Davranışının arkasında alışık olunmadık bir sebep yattığı için bir şüpheli olduğuna yönelik fişlemeye sahip olmak istemiyor olabilir.

Saklayacak bir şey yok argümanı diğerlerini görmezden gelirken gizlilik problemlerinin yalnızca bir ya da iki spesifik parçasına odaklanıyor -kişisel bilgilerin veya gözetlemenin ifşaatı. Diğer bakış açılarını dışarıda tutarak gizlilik ihtiyacına yönelik spesifik bir bakışı ön plana çıkarıyor. Burada kişisel bilgilere erişmeyi talep eden ulusal güvenlik programlarını meşrulaştıran iki yol arasındaki farkları ortaya koymak önemli. İlk yol ortada bir sorun olduğunu farketmemek. Bu saklayacak bir şey yok argümanının çalıştığı gibi çalışıyor – bir sorunun varlığını dahi kabul etmiyor. İkinci yol ise sorunların farkında olmak ancak ulusal güvenlik programlarının faydalarının çok daha fazla olduğu iddiasıyla gizliliği kurban etmek.

İlk meşrulaştırma biçimi ikincisini nüfuzu altına alıyor çünkü gizliliğe verilen düşük değer soruna yönelik dar bakışın üzerinde şekilleniyor. Ve algılamanın yanlış kurulduğu anahtar nokta şu ki saklayacak bir şey yok argümanı gizliliğe bu sorunlu ve taraflı yoldan bakıyor. Saklayacak bir şey yok argümanını biraz daha derinden incelediğimizde, bu argümanın olası bir zarara karşı içgüdüsel bir tepki aradığını bulabiliriz. İronik olarak zedelenme düşüncesinin altını çizmek bazen gizliliği korumayı önemseyenlerce de paylaşılıyor. Örneğin South Carolina Üniversitesi’nden hukuk profesörü Ann Bartow gerçek bir yankı edinebilmek için gizlilik problemlerinin “insanların hayatları ve varoluşları üzerinde olumsuz etkiler yaratması ve tedirginlik hissini körüklemesi” şart. Bartow gizliliğin daha çok “ölü bedenlere” ihtiyacı olduğunu söylüyor. Bartow’un itirazı aslında saklayacak bir şey yok argümanıyla doğrudan bağlantılı. Saklayacak bir şey yok argümanını geliştiren bu bakış açısı gizlilik kötücüllüğünün tehditkar olduğu ve şiddet içeren bir şeyi doğurduğunu akılda tutmakla gelişiyor. Bartow gibi saklayacak bir şey yok argümanının savunucuları da ölü bedenlere taliptir. Bartow şüphesiz insanların daha soyut endişelerdense kan ve ölüme cevap verdiği konusunda haklı. Ancak bu yalnızca bir kaç gizlilik sorunun farkına varıldıktan sonra gelişmesi gereken bir standarttır.

Gizlilik bir korku filmi değil, çoğu gizlilik problemi de ölü bedenlerle sonuçlanmıyor. Gizlilik sıklıkla tekil korkunç eylemlerle değil, yavaşça biriken bir biriyle ilişkili bir seri küçük davranışlarla tehdit ediliyor. Bu bakımdan gizlilik problemleri farklı aktörlerin küçük eylemlerinin bir seri haline gelmesiyle zaman içerisinde ortaya çıkan çevresel zararları andırıyor. Toplumun okyanusa karışan yakıt faciasına tepki göstermeye daha meyilli olmasına rağmen zaman içerisinde ortaya çıkan daha büyük felaketler bir seri halinde küçük müdahalelerle yaratılıyor.

Gizlilik de bunun gibi biz ne zaman elimizden kayıp gittiğini anlamazken zaman içerisinde sürekli aşınıyor ta ki biz en sonunda ne kadar çok şeyi kaybettiğimizi anlayana kadar. Hükümetler telefon konuşmalarımızdan aradığımız kişilerin numaralarını toplamaya başladığında bazılarımız belki omzunu silkti ve şöyle dedi: “Ah, bu sadece telefon numarası, bu kadar” Ve ardından hükümet belki de telefon konuşmalarını dinlemeye başladı. “Bu yalnızca bir kaç telefon görüşmesi, daha fazlası değil.” Ardından kamusal alanlara daha fazla video kamerası kurmaya başladı. “Yani? Bir kaç ekstra kamera, bir kaç ekstra bölgeyi izliyor. Büyük bir olay değil.” Kameraların artışı belki de gözetleme ağının daha kapsamlı hale gelmesine öncülük etti. Buna insanların hareketlerini izlemeye yardımcı olan uydu izlemesi de eklenmiş olabil

ir. Belki hükümet kişilerin banka kayıtlarını analiz etmeye başladı. “Bu sadece benim mevduatlarım ve ödediğim faturalar- sorun

yok.” Sonrasında da hükümet kredi kartı kayıtlarını taramaya girişti ve ardından internet servisi sağlayıcılarının kayıtlarını, sağlık kayıtlarını, istihdam kayıtlarını ve daha fazlasını genişletmeye başladı. Her adımın artan bir özelliği var gibi görülebilir ve bir süre sonra hükümet bizim hakkımızda her şeyi izliyor ve biliyor olacak. “Hayatım açık bir kitap” diyebilir bazıları. “Saklayacak hiç bir şeyim yok.” Fakat şu an hükümetler herkesin etkinlikleri, ilgilendikleri, okudukları, alışkanlıkları, ekonomik durumları ve sağlıkları hakkında geniş dosyalara sahip.

Bu bilgiler ya kamuya sızarsa? Ya devlet yanlışlıkla aktivitelerinizin geçmişinden hareketle sizin bir suçla bağlantılı olduğunuza karar verirse? Ya bu sizin seyahat hakkınızı engellerse? Ya devlet -yanlış hiçbir şey yapmamanıza rağmen- finansal hareketliliğinizin garip olduğuna karar verir ve hesaplarınızı dondurursa? Peki devlet bu bilgileri yeterli güvenlik sağlayarak korumayı beceremez ve kimlik hırsızları hakkınızdaki verilere ulaşarak bunları sizi dolandırmak için kullanırsa? Saklayacak hiç bir şeyiniz olmasa bile devlet sizin zarar görmenize neden olabilir. Bazıları şöyle diyebilir: “Ama devlet beni incitmek istemez.” Bir çok örnekte bu doğru. Fakat devletler ayrıca insanlara istemeyere

Saklayacak bir şey yok argümanı açıldığı ve varsayımlarının altı çizildiği zaman, bu argümanın tartıştığı şeylerin nasıl da kendisine döndüğünü ve adaletsiz avantajdan kaynaklanan gücün resmini çizdiğini görebiliriz. Bu argüman bize gizliliği algılama yönünde tekil ve dar bir bakış açısı sunar ve genelde hükümetlerin güvenlik endişelerinden kaynaklanan diğer problemleri göz önünde bulundurmayarak tartışmayı kazanır. Saklayacak bir şey yok argümanı sizi kendi kapanına sıkıştırır ve gizliliği anlamanın dar kalıplarına odaklanacak bir tartışmaya zorlar. Fakat hükümetlerin veri toplama ve gözetlemeyi kullanmasının yarattığı gizlilik problemlerinin çoğulluğuyla yüzleşildiğinde, saklayacak bir şey yok argümanının içinde, sonuç olarak, hiç bir şey yoktur.k de zarar verebilir, hatalar ve umursamazlıklarla.

Daniel J. Solove, George Washington Üniversitesi, hukuk profesörü.

Categories: Haber